2022 yılında İzmir’de kurulan Uzay Kampı ile Türkiye’ye uzayı getiren NASA’nın ilk Türk mühendisi İsmail Akbay olmuştur. Akbay’ın sadece başarılarla dolu geçmişi değil, aynı zamanda mütevazı kişiliği de ilham verici…
İsmail Akbay kimdir?
İsmail Akbay, 1930’da Mudanya’nın Trilye Kasabasında, orta halli bir ailenin oğlu olarak doğmuştu. Öğrenimini Haydarpaşa Lisesi’nde tamamlayan Akbay, üniversite eğitimi için ABD’ye giderek ve 1956 yılında Tennessee Üniversitesi’nden fizik mühendisi olarak mezun oldu.
Ünlü roket bilimci Dr. Wernher Von Braun, Akbay’ı Marshall Uzay Merkezi’nde Apollo Saturn V-S1C roketinin F1 motoru entegrasyon çalışmalarını sürdürecek mühendis ekibine seçmişti. Akbay, aynı zamanda Apollo-Soyuz Projesi ‘nde Saturn 1B/H-1 motor entegrasyon çalışmalarında da öncülük etti, 1963-1975 yılları arasında NASA’da yönetim kademelerinde görev yaptı.
Apollo 11’den hemen sonra Türkiye ziyareti
Akbay’ın Apollo 11 uzay aracının 16 Temmuz 1969’da uzaya fırlatılmasının ardından daha 1 ay geçmeden doğduğu kasabaya, Trilye’ye ziyareti basında da oldukça geniş yer bulmuştu. Kendisini Mudanya iskelesine taşıyan emektar Sus vapuru iskeleye yanaştığında sanki bir bayram havası yaşanıyor, annesi, babası ve akrabaları onu bağrına basarken, görmeye gelenler de “yaşa” diye coşkuyla haykırıyordu. Akbay, Trilye’de en çok özlediği barbunya balığını tutup, kızartmayı istediğini belirtiyordu.
Mudanya’da onu karşılamaya gelenlere, dört saat yaptığı vapur yolculuğundan yakınarak “bu süre içinde Apollo 11 ile dünyayı beş-on defa dolaşırdık” diye de takılmıştı.
5 vakit namaz kıldığı ve o yıl Hacca gideceği Milliyet gazetesinde yer alan Akbay, Ay’a gitmenin Kur’anda yeri olmadığı söylentilerine de, “Hakiki bir Müslüman böyle şey söylemez. Müslümanlık ilme inanan ileri en yüksek bir dindir” diye cevap vermişti.
Talât Sait Halman’ın gözünden İsmail Akbay
İsmail Akbay’ı New York’tan gelişinde tesadüf eseri o sırada Milliyet gazetesinde köşe yazıları yazmakta olan, Columbia ve Princeton Üniversitelerinde ders veren, daha sonra Türkiye’nin ilk Kültür Bakanı olacak Talât Sait Halman da vardı. “Bilgin/Vatansever/Dindar” başlığıyla kaleme aldığı yazısında Akbay’ın Türkiye’de bulunduğu bir hafta boyunca günlük gazetelerde resimlerinin, anılarının, düşüncelerinin yayınlandığından bahseden Halman, özellikle hayran kaldığı kişiliğinden bahsetmişti.
Tarihin akışını değiştiren Apollo projesinde önemli bir görev alan, genç yaşında Türkiye’de bir kahramana dönüşen Akbay’ın mütevazılığından oldukça etkilenen Talât Halman’ın kaleme aldığı yazı, bugün bile gerçek bir bilim insanının nasıl olması gerektiğine ışık tutar nitelikte. New York-Frankfurt-İstanbul yolculuğunda Akbay’la Apollo, Amerika, Türkiye, eş-dost üzerine uzun uzun sohbet eden Halman, onu şöyle anlatıyor:
“Akbay bulunmaz bir yol arkadaşı… Anlayışlı, yardımsever, şen, candan, hoş sohbet bir insan… Kendi ihtisas dalında yetki ile konuşuyor, ama ukalalığı yok. İşinin önemini biliyor elbette, ama hiç kimseye caka satmıyor.
Bir akademik paye kazanınca küçük dünyaları yaratmış gibi şişinen bazı “bilim” adamlarımızı, ufacık tefecik bir başarıyı tarihi bir olay gibi göstermeğe çalışan nice politikacılarımızı, iki alkış alınca çevresini hor görmeğe başlayan birtakım sanatçılarımızı gözümüm önüne getiriyorum da, Akbay’ın genç bir yaşta bunca başarı kazanırken yine de alçakgönüllü kalabilmesini büsbütün takdir ediyorum. Akbay, iyi bir bilginin aynı zamanda iyi bir insan olması gerektiği hakkındaki inancımı kuvvetlendiriyor.”
Avrupa ve ABD’ye yerleşmiş bazı bilim insanlarımızla ilgili hayal kırıklığını dile getiren Halman, kimisinin Türkiye’ye küsmüş olduğundan yakınıyor: “Yanına varsanız Türksünüz diye sırt çevirir size, ya da kaçıp gider.
Kimisi dışarıda başarı kazanmış olmağı gözünde o kadar büyütmüştür ki, burnu Kaf dağındadır: Adam elini bin bir naz ile uzatırken, Türkiye ile ilişkisini kesmemiş olan herkesi küçümsediğini hissedersiniz. Kimisi “bilim” adamlarına hiç yakışmayan yanlış düşünce ve yorumlarla kıyasıya saldırır anavatana, ağzının payını verip hakkından gelirsiniz” diyor. Halman’ın yazısının devamı şöyle:
“İyi yetişmiş nice insanlarımız sadakat ve manevi bağlarını değiştiriyor”
“Türk” bilginleri vardır dış memleketlerde, Türkçe konuşmazlar asla, “kullanmağa fırsat bulamadığımız için unuttuk” derler. Kimisi küçümser Türkçeyi: “Türkçe çok zayıf bir dil, benim entelektüel ihtiyaçlarımı karşılamıyor.”
Manevi hayatını bile değiştiren bilim adamlarımız var yabancı ülkelerde.
İsmail Akbay ve Dr. Wernher Von Braun
Müslümanlıktan vazgeçip karısının Hıristiyan mezhebine giren bir Türk bilgini… Papaz olan bir Türk mühendisi… İyi yetişmiş nice insanlarımız uyruk değiştiriyor, din değiştiriyor, dil değiştiriyor, sadakat ve manevi bağlarını değiştiriyor. Elbette bütün bunlar, kendi bilecekleri iş. Biz sadece üzülüyoruz onlara.
Ve İsmail Akbay gibi bilim ve uygulama alanında başarı kazanıp da, Amerika’da yaşayıp çalıştığı halde anavatanla kafa ve gönül bağlarını kopartmamış olan Türklere seviniyoruz. Övünüyoruz onlarla… Akbay, tertemiz, akıcı bir Türkçe konuşuyor. Memleketine aşık… Gerçek ve aydın bir Müslüman…
Rasyonel bir düşünce sistemiyle manevi yaşantıyı birleştirmek ve geliştirmek, Akbay’a nasib olmuş. Ne yazık ki yurt içinde ve dışında nice aydınlarımız, aynı değerlerden yoksun…
“İçerde ve dışarıda enfes Türkler var. Akbay onlardan biri”
Uzay bilgini Akbay, bize güzel bir “Bilgin/Vatansever/Dindar” örneği veriyor. Hepimizde küçüklük duygusu yaratmağa ve yaşatmaya çalışan karamsar ve bozguncu adamlara Akbay’ın başarısı iyi bir cevaptır. Kötümserler “bizde adam yok” ve “bizden adam çıkmaz” diyorlar boyuna. İnanmayın. Pek çok mükemmel adam çıkıyor bizden. İçerde ve dışarıda enfes Türkler var. Akbay onlardan biri.
Kusurlarımızı görüp ayyuka çıkarıyoruz. Başarılarımızla da haklı ve bilinçli olarak övünmeliyiz. İnsan Ay’a giderken vatanını ve dinini seven gerçek bir Türk bilgini, çalışmalara kendi alın terini ve teknik uzmanlığının emeğini katmıştır.
Bu, Ay Türkler tarafından fethedildi değildir, Müslümanlığın zaferi değildir. Böyle laflar edenler palavra edebiyatı yapıyorlar. Ama hakkıyla övünmemiz gereken gerçek, Türkiye’nin İsmail Akbay gibi bir uluslar arası uzman, sağlam bir şahsiyet ve üstün bir Türk yetiştirmiş olmasıdır.
Uzay Kampı Türkiye’yi İsmail Akbay hayal etti, Kaya Tuncer yaptı
İsmail Akbay gerçekten de kendisiyle aynı yaşlarda olan Talât Halman’ın anlattığı gibi bilime sayısız katkılarının yanı sıra vatanını her zaman düşündü. Alabama’da bulunan Marshall Uzay Uçuş Merkezi’ni 10 yıl boyunca yönetti ve 1991’de NASA tarafından Üstün Hizmet Madalyasıyla onurlandırıldı. NASA’da 31 yıllık çalışma hayatı süresince elde ettiği başarılarla Amerikan uzay araştırmalarının öncüleri arasında yer aldı.
Bugün İzmir’de bulunan Uzay Kampı da onun memleketine bıraktığı bir miras.
Uzay Kampı Türkiye’nin kurulmasında da fikir babalığı yapan Akbay, 1996 yılında bir toplantı sırasında İzmirli, Türk asıllı Amerikalı iş adamı Kaya Tuncer’e Ege Serbest Bölgesi’nde Uzay Kampı kurma fikrinden bahsederek buranın temellerini attı.
Uzay Kampı Türkiye’nin Haziran 2000’deki açılış törenine katılıp kampın sonraki gelişim ve ilerlemelerini takip etti.
2012’de aramızdan ayrılan merhum Kaya Tuncer’in eşi Mary Tuncer, Uzay Kampı Türkiye’nin açılışı ile ilgili şöyle söylemiş: “Kaya ve İsmail Akbay ile birlikteydim. İsmail, Kaya’ya Uzay Kampı’nı anlatıyordu. İki saat sonra Kaya ‘Sanırım yapacağım’ dedi.”
İsmail Akbay, Alabama’nın Huntsville kentindeki evinde çıkan yangında köpeğini kurtarmak için tekrar girdiği evinden sağ çıkamadı ve 73 yaşında, hem ABD, hem de Türkiye’de bilime yaptığı büyük katkıları ardında bırakarak hayata veda etti. 26 Temmuz 2003’teki zamansız vefatına kadar Uzay Kampı Türkiye’nin en büyük destekçisi oldu. Açılış gününde dünya üzerinde 7 adet uzay kampı mevcutken, bugün Amerika’da ve Türkiye’de olmak üzere dünyada yalnızca 2 adet uzay kampı bulunuyor.
Dr. Işıl Acehan